29 Mayıs 2010 Cumartesi
Güneş ve Ay... İkisinin de aynı anda gökyüzünde olduğu zamanları çok seviyorum.
Ortaya bir sürü güzel renk çıkıyor. Mor , çingene pembesi , açık pembe...
Bunlar benim değil Teya'nın sözleri. Teya'da kim di mi :) New York , I Love You filminde ufak bir rolü olan güzel bir ufaklık.
Küçüklüğümde balkonda otururken en sevdiğim zaman yani gün batımı olduğunda içimi hep bir huzur kaplardı. O anı kaçırmamak için bir denize bir dağlara doğru bakardım. Uçuk mavi , renk renk pembeler ve turuncu gökyüzünü seyretmeye doyamazdım. Bu filmin beni en çok etkileyen yeri burasıydı sanırım.Muhteşem , mutlaka izlemeniz gereken bir film diyemeyeceğim ama herkes kendiyle ortak noktası olan bir hikaye yakalayacaktır. Farklı farklı yönetmenlerin görev aldığı kesişen farklı hikayelerin anlatıldığı filmde bir de Uğur Yücel süprizi var :)
19 Mayıs 2010 Çarşamba
Edith Piaf ' ı dinlemek
Bu mini mini , muhteşem sesli kadını canlı olarak dinlemeyi çook isterdim.
Şapkalı , diz altı ve dar etekli hanımlar ve şık beyler Paris 'te bir konser :) Ben kesinlikle şimdiki zamana uygun bir insan değilim geçmişte yaşamalıymışım.
Her sıradışı yetenek ve güzelliğe sahip insanların olduğu gibi Edith Piaf'ta melez. Babası Fransız , annesiyse Kabil asıllı bir İtalyan.
En sevdiklerim:
Edith Piaf _ Milord
Edith Piaf _ La Vie En Rose
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Saklı Lezzetler kitabından bir şiir.
Meksikalı Laura Esquivel'in Acı Çikolata'dan sonraki kitabı ...
Eğer Acı Çikolata'yı okumadıysanız biran önce okumanızı öneriyorum. Ancak Saklı Lezzetler pek başarılı değil bence. Can Yayınları'nın yeni dizisi KIRKMERAK 'ın ilk kitabı Saklı Lezzetler. Beğendiğim ve paylaşılmaya değer kısımlarına blogumda yer vereceğim. Aşağıdaki şiiri çok beğendim. Şiirin olduğu sayfada fanus içinde ağlayan bir denizkızı ve kağıttan gemiler var.
       Doğduğum topraktan o kadar uzaktayım ki ,
       Dayanılmaz bir özlem istila ediyor düşüncelerimi
       Rüzgarla savrulan bir yaprak gibi yalnız ve kederli ,
       Ağlamak istiyorum , ölmek istiyorum elemden.
1 Mayıs 2010 Cumartesi
Giriş Katları ve Böceklerden Nefret Ediyoruuuuum
Her Allah'ın günü evi süpürmekten bıktım. Hele havaların ısınmasıyla artık çıldırma noktasına geldim. Eski bina bir de giriş katı olunca her yerden her çeşit böcek çıkıyor. Limon kabuğu , pudra , tarçın , sirke , böcek yemi , naftalin ve her yeri sürekli silikonlama ... Yani denemediğim şey yok ama asla kurtulamıyorum!!!
Ev korku filmi gibi , sabah kalkıyorum duşakabinin kapısını açıyorum Amaaaaaaan Tanrııııım bir sürü kanatlı yaratık!!! O korkuyla onları temizle , muhtemelen geldikleri bataryanın kenarlarını silikonla , sonra duşakabini yıka ve sonunda bir duşu hakkettim :) Ama durun daha bitmedi , duşakabin sadece görüntüden ibaret olduğu için göl gibi olan banyodaki su yok edilecek. Ee tabi bu kadar şeyden sonra servis kaçırıldığı için alınan duşun hiçbir anlamının kalmadığı bir otobüs yolculuğuyla işe gidiş :(
Çok dertliyim bu konuda. Benden size tavsiye sakın ha sakın siz siz olun giriş katında oturmayın. Benim gibi kirası düşük diye tercih etmek zorunda kaldıysanız bile oturmayın sonuçta hergün ek iş yapmış kadar yoruluyorum. Gerçek bir ek iş bulurdum daha iyi olurdu...